• yalan

    0

    candan erçetini severim. şarkılarını, yorumunu, sahnede duruşunu severim. arada şarkıları merhem olur açık yaralarıma, arada dinlerim. bir süre öncesine kadar "meğer" e takmıştım kafayı mesela, dilime dolanmıştı , söyleyip duruyordum. sonra bitti, ben tekrar led zeppelin e döndüm. bu aralar yalan var dilimde, dünyada ölümden başkası yalan, pazar akşamından beri böyle, beynimde sürekli dönüp duruyor, candan yine bilmeden canıma dokunuyor.

    halamı kaybettim, pazar öğleden sonra. artık halam yok. dünyada en sevdiğim , benim için en özel insanlardan birini daha kaybettim. dün toprağa verdik halamı, toprağa karışacak artık. ölü bedenini gördüm en son, nihayet huzura kavuşmuş görünüyordu. 47 yaşındaydı halam ve bu 47 yıllık ömrünün son 7 yılında hastaydı. kanserdi. ama mücadele ediyordu. o yüzden şoktayım hala , çünkü ne kadar kanserde olsa bana hep kurtulacak gibi geliyordu. hep düzelecek, tekrar gözlerime ışıl ışıl bakacak gibi geliyordu. ama anlamam gerekirdi öleceğini, çünkü o bu dünyaya yakışmayacak kadar iyiydi. dürüsttü, yalansızdı, riyasızdı, buraya hiç bir zaman ait olmamıştı ki zaten, neden daha fazla kalsındı. gitti. bir daha dönmeyecek. bir daha saçlarımı okşamayacak halam, gülümsemeyecek, heval im deyip sarılmayacak bana. o yok artık. benim halam yok.

    halamla aramızda özel, ayrı bir bağ vardı. ben onun en sevdiği yeğeniydim, o benim en sevdiğim halam , aslında en sevdiğim iki akrabamdan biri. akrabadan da öte, o benim canlarımdan biriydi.çocukken, memlekete giderdik yazları, henüz büyükler ölmemişti. kalırdık biraz sonra geçerdik. ben en çok ona kavuşmayı severdim. o yüzden köye gitmeyi severdim. halamın boynuna atılırdım direkt. herkesten önce o gelirdi. o da beni beklerdi zaten, bilirdim. halam genç kızdı o zamanlar, o kadar güzel gelirdi ki, simsiyah saçları, hafif dolgun vücudu, ceylan gözleriyle o kadar güzeldi ki, hayran hayran bakardım ona. yaz akşamları , bütün gün koşturup durduktan sonra en sevdiğim kısım gelirdi. iki odası vardı dedemlerin evinin. babaannem bir odaya geçerdi, annemle babam bir odaya, halam terasa yatak sererdi, orası bizimdi. yer yatağına uzanır, halamın koynuna girerdim ve başlardık yıldızları seyretmeye. yıldızlar o kadar yakın görünürdü ki , hani elini uzatsan yakalayacakmışsın gibi. halamla hayaller kurardık yıldızlara baka baka, bana o yıldızların efsanelerini anlatırdı ya da başka hikayeler, o hikayeleri dinleyerek uyurdum ben. sonra büyüdüm , şans ya büyüdükçe halama ne kadar benzediğim ortaya çıktı. gören herkes beni ona benzetirdi, ikimizde haklı bir gurur duyardık bundan, zaten başka birine benzemem zul kaçardı, bu sevgiden sonra. birileri bana bakıp onun yanında yeğenin pek de güzelmiş dediğinde hemen atılırdı, aynı bana benziyor değil mi, benim gençliğim, bunu söylerken gözleri gururla ışıldardı. artık ışıldamayacak o güzel gözler , artık bakmayacak bana, artık sarılmayacak, artık saçlarımı okşamayacak halam. benim artık halam yok.

    yalan, her şey o kadar boş geliyor ki iki gündür bana. onu toprağa verdim. halamı en son kefenleneceği zaman gördüm. yıkanmıştı, üstünde beyaz bir örtü. bakamadım o yüze, bakmaya doyamadığım o yüze bakamadım.

    hiçbir şeyin anlamı yok. tek gerçek var ölüm. yaşanan her sıkıntının çözümü var, bir tek ölüm çözümsüz. sınavdan düşük not mu aldın, çalışırsın bir dahakine iyi bir not alırsın. dostun kazık mı attı sana , hiç dost olmamışsınız demek der, yoluna devam edersin, ailenle mi tartıştın bir kaç gün sonra barışırsınız, sevgilin mi terk etti üç gün ağlarsın ama dördüncü gün toparlanır etrafa bakınmaya başlarsın, bir yenisi gelir nasılsa.

    benim artık halam yok, başka hiç bir şeyinde şu anda benim için anlamı yok.

    Share!

    • Digg
    • delicious
    • stumbleupon
    • twitter

    Leave a comment