• içimizdeki ayak sesleri

    3


    siyah, beyaz, mor, fuşya, kahve, bej, yeşil. bağcıklı, fiyonklu, kelebekli, boncuklu, kurdelalı. parmak arası, spor, yüksek ökçeli -yalnız sayarken farkediyorum ki henüz yumurta topuklu olanı yok- yumurta topuksuzu. herbiri ayrı ayrı hem güzel, hem çok çekiciler. her biri ayrı ayrı rahat değiller ama.
    saymaya korkuyorum onları. tam olarak kaç çift olduklarını bilirsem kendim için bir yabancı olacağım. kendine yabancı, gerçek ihtiyaçları ile sahte ihtiyaçlarını ayırd edemeyen bir tüketici dişil. el adamı mı nedir?
    beğendiğim anda, ki bazen beğenmeye vaktim olmuyor gördüğüm anda çarpılıyorum. hepsini kucaklayıp evime götürmek istiyorum. gözüm dönüyor. kendimi tanıyamıyorum. eve geldikten sonra düşünmüyorum sanmayın. o tanıyamadığım gözü dönmüş canavarı karşıma alıp ''ne yaptın sen?'' diye soruyorum. cevabı kendisi de bilmiyor çoğunlukla. kitap alırken de oluyor aynısı. şimdilik kitap konumuzun dışında ama.
    bakmayın öyle, gugıl'ın derinliklerinde minik bir gezinti yapınca öğreniyorum ki yalnız değilim. bir ben değilim.
    madonna ayakkabılar için ''seks kadar iyi'' diyor ''üstelik uzun süre dayanıyor.'' sex and the city dizisinin bölümlerinden birinde carrie ayakkabıya harcadığı parayla new york' ta bir apartman dairesi satın alabiliceğini söylüyor. maksim gorki '' bir çift sağlam ayakkabı, davada başarı sağlamak için büyük savaşlardan daha yararlıdır.'' diye yazıyor.
    bilinen en eski ayakkabı oregon' un orta bölümlerinde ki fort rock mağazasında bulunan -neredeyse 10.500 yıllık- bir sandalet. kış aylarında mağaralarda yaşayan, yaz aylarında bataklıklarda avlanan bir kuzey amerikalı yerlisine ait.
    neandertallerin ayak kemikleri incelenip, 26.000 yıl önce yaşamış atalarımızın daha narin ayaklarıyla karşılaştırıldığında ayakkabının ayağın üzerine binen basıncı azaltması ve ayağa destek sağlaması nedeniyle ayak parmaklarını güçsüzleştirdiği sonucuna varılıyor.
    louisiana eyalet üniversitesinden bir uzman misseri'de bulunan yavşan kabuğu liflerinden yapılmış yaklaşık 8000 yıllık sandaleler üzerinde yaptığı incelemede hiçbirinin diğerine benzemediği sonucuna ulaşıyor. ''bu ayakkabıları giyenler yalnızca hayatta kalmak için mücadele ediyordu.'' diyor. '' her bir çifti diğerlerinden farklı. yapmak zorunda değillerdi ama nesneleri görsel açıdan alımlı hale getirmek , bir çift ayakkabıyı biraz daha karmaşık yaparak diğerlerininkinden farklılaştırmak insanın doğasında var. buradan anlıuyoruz ki farklı, ayırt edici ve güzel şeyler giyme tutkusu çok eski zamanlardan beri var. herşeyi dedemgiller başlatmış. balık baştan kokmuş. ben sadece bu geleneği sürdürmeye çabalıyormuşum meğer.
    ILC dover nasa için uzay ayakkabısı üretiyor. çifti yaklaşık 30.000 dolar civarında. bak benimkiler beleş nerdeyse.
    aydede çizmesi ay ayakkabısı yani çeşitli polyester katmanlardan oluşan iç bot ve iç botu kaplayan galoştan üretiliyor. ayakkabının eksi 221 ila artı 177 derece arasındaki sıcaklıkları kaldırabilmesi, mikrometeroidlere karşı dayanıklı olması ve aydedenin kayalık yüzeyinden zarar görmemesi gerekiyor. ay aracının iniş modülünden kilometrelece uzakta bozulması olasılığına karşın, astronotların rahat yürüyebilmesi gerekiyor.
    ayakkabının önemine çekiyorum dikkatlerinizi zira ay'a ilk bir ayak değil ayakkabı basıyor.neil armstrong'un 43 numero ayakkabıları. kimbilir belki de hala orada duruyor.
    apollo astronotları dönüş yolunda topladıkları taşların ağırlığını dengelemek için ayakkabılarını orada bırakıyorlar. ben olsam kendim de kalırdım orada. hayatta bırakamazdım ayakkabılarımı. ne baktın arkadaşım öyle? bu yüzden astronot değiliz olamadık işte. o değil helikopter alma hayalim vardı benim. hala var. o zaman çıplak ayakla dolaşabilirim dünyayı belki. du bakalım.
    adamın biri ''ayak erotik uzuv, ayakkabı ise bu organın cinsel örtüsü. ayakkabı erotik olan. ayağın pazarlayıcısı'' diye yazıyor. ayak fetişistleri üzülmesin fikir fena değil ama prens sindirella ablanın ayaklarının peşine değil, ayakkabısının tekinin peşine düşmüştü. hatırlatırım.
    stilettolar moda dünyasına 2. dünya savaşından sonra adım atıyor. stletto italyanca ''kama'' anlamına geliyor. topuğun nüvesinde çeli,ğin kullanılmasına ve topuğun daha ince olmasına olanak tanıyan teknoloji sayesinde ayakkabılar gökdelen gibi yükseliyor.
    anadolu' da ''dost başa, düşman ayağa'' bakıyor. memlekette her türlü bağ ''dost'' ''düşman'' çerçevesi dahilinde kuruluyor. hikayelerin tümünde, yaşamın içinde hep bir ''dost'' hep bir ''düşman'' var. peki düşman niye ayağa bakıyor? düşman bizzat kendi cevap versin bu soruya.
    anadolu'nun ayak sesi en basit ayakkabısı olan ''çarık'' ile yükseliyor. çarık, tuzla terbiye edilerek gölgede kurutulmuş tek parça gön ve işlenmemiş sığır derisinden yapılan ve deliklerine geçirilen şeritle sıkıca bağlanan bir ayakkabı. ayağa bez sarılarak yün çorap ile giyiliyor. saray halkı ise daha çok pabuç ve çizme giymeyi tercih ediyor. ''sarı çizmeli mehmet ağa'' var. o çizmenin bu çizmeyle ilgisi var mı bilemiyorum. bence var.
    daha sonra yemeni, başmak ve pek tabii ki takunya. ne yazık ki takunya izleyen yıllarda farklı algılanış biçimleri kazanmış olsa da - hemen gözlerimizin önüne ıslak dudaklarıyla necottin erbakan'ı getiriyoruz- aslında göçebe kültürüne yabancı, daha şehirli, daha sofistike, daha rafine bir hayatın yaşam biçiminin, hamamlı, konaklı bir hayatın parçası olarak biliniyor.
    sait faik bir öyküsünde küfeci çocuğun kirli, soluk, çıplak ayaklarına merhametle değil sevgiyle bakar. onu kucaklama, köşedeki kunduradcıdan ona lastik bir ayakkabı alma isteği duyar. aynı sait faik bir öykü daha yazsın. ben o öykünün kahramanı olayım. güzel ayaklarıma sevgiyle, -dilerse merhametle bile bakabilir- baksın. köşedeki kunduracıdan bir ayakkabı da bana almak istesin. alsın hatta. ayakkabı beni dilediğim her an olmak istediğim yere uçursun.

    Share!

    • Digg
    • delicious
    • stumbleupon
    • twitter
  • 3 Comments


    1. ayak kabı hakkında böylesine bir yazı okumayalı hayli uzun zaman olmuştu. gözlerim doldu okurkene neden derseniz "topuklu ayakkabı bir kadın düşmanı tarafından icad edilmiştir" diyen, topuklu ayakkabıya binince abdullah abla gibi yürüyen biri olduğumu söylerim size. bahanem budur.
      o değilde tarantinolar falan doluşacak buraya ayak yüzünden killecek billecek korkarım, umacığım taraklı ayaklarıyla arzı endam edip yeni bir film sahnesine vesile olacak, balık baştan kadın ayaktan şeyolacak.

    2. bu konuya el atmış olduğun için , sen kuini denen kadın, kadınım, alnından öpülmeyi hakettin.

      bu ayakkabıların hani şu vitrinlerden şöyle çapkın çapkın bakışı var ya , hiç bir kadının dayanabildiğini sanmıyorum. hele o topuklu ayakkabıların çekiciliği sayfalarca anlatsan yetmez. allahım sana geliyorum. zaafiyetim var arkadaşım ve bunun farkındayım, kötü olan ben bu zaafımla son derece mutluyum. ne kadar para yatırdım ayakkabılara bilmem. hala ihtiyacım var gibi geliyor, daha çok olmalı, daha fazla, hepsini istiyorum, hepsini ver bana :))

    3. sevgili admin ayarı çekmiş eleanor, sen hala daha çok daha çok. hey yavrum hey!

    Leave a comment